Dünyadaki önemli finans liderlerinin %50’sinin işçilerine kötü bir haberi var: inanıyorlar ki robotlar ve yapay zekâ, gelecekte alın terini gereksiz kılacak. Bu farkındalığın sebebi ise Amerikan personel danışmanlık kuruluşu Korn Ferry’nin yayınladığı bir çalışma; Dünyadaki en büyük 800 firmasının CEO’suna gelecekte işçilerinin durumu sorulmuş. Sonuçlar dijitalleşmenin dramatik bir yönünü ortaya çıkarıyor. Şimdiye kadar yeni teknolojiler yeni iş olanakları yaratıyordu.
Joe Kaeser de bu korkudan etkilenmişe benziyor. Siemens’in CEO’su gelecekte insanların dijitalleşmeden olumsuz etkilenmemesi için önlemler alınmasından yana. Bunun için ‘’temel bir gelir kalemi kaçınılmaz’’. VW de gelecekte bir küçülmeden bahsediyor. Elektrikli araçların üretimi hattında çoğunlukla robotlar yer alacak.
İşlerin %59’u tehlike altında
Siemens tarihinin altın çağını yaşıyor, VW ise dizel skandalına rağmen en büyük araba üreticisi unvanını Toyota’nın alinden aldı ve daha çok iş olanağı sağlıyor. Peki, problem ne? diye sorabilirsiniz. Filozof David Precht, ‘’Galore’’ dergisinde açıklıyor: ‘’Almanya dijitalleşmenin meyvelerini yeni yazılımları araba üretimi gibi eski modellere entegre ederek topladı. Bu alanlarda en iyisi biziz. Fakat bu modeller de ortadan kaybolduğunda tuhaf bir geleceğe de hazırlıklı olmamız gerekiyor. Belki de 20 yıl içerisinde nüfusun yarısı işsiz kalabilir. Bu insanlar kendilerini nasıl idame ettirecekler? Bütün gün ne yapacaklar? İşte bu konuyu masaya yatırmamız gerekiyor’’.
2013 yılında ekonomist Carl Benedikt Frey ve Michael Osborne, robot ve makinelerin insanların işlerini ellerinden alma olasılıklarını araştıran popüler bir çalışmaya imza attı. Öngörüleri: ABD’deki işlerin %47’si robotlaşacak. Ing-DiBa da benzer bir çalışmayı Almanya’ya uyarlamış ve görünüşe bakılırsa buradaki oran %59. Yani önümüzdeki on ila yirmi yıl içerisinde 18 milyon iş olanağı tehlike altında.
Dijital devrim çalışanlarını yutuyor da diyebiliriz. Dolaysız temel gelir (UBI) ise bu ikileme bir çözüm yolu sunuyor. Fikrin temelinde devletin her bir vatandaşına en azından kendini idame ettirebilecek miktarda bir temel maaş sunması yatıyor. Bunu destekleyen ve karşı çıkanların hemfikir olduğu bir nokta var ki bu da geleceği kestirebilmenin zor bir iş olduğu. Vatandaşa bağlanacak maaş aralığı 300 ila 1100 Euro arasında değişebilir. Çocuklar ise bu rakamın yarısından faydalanabilecek: UBI’nın çelişkili yanları olduğunu da belirtelim, çünkü ihtiyacı göz önünde bulundurmuyor: ister sarayda, isterse köprünün altında yaşıyor olun, aynı maaşı alıyorsunuz.
Asıl tehlike ise organizasyon ve muhasebede yatıyor. Modeller ana partilerin onaylamasıyla sosyal devlet anlayışından bağımsız şekilde hayata geçecek. Bu da demek oluyor ki işsizlik ödeneği, sağlık sigortası, Hartz IV emeklilik sigortaları ve çocuk yardımı gibi sosyal yardımlar ortadan kaldırılacak. Sosyal bilimci Michael Opielka’ya göre: ‘’Temel gelir ile krallar gibi yaşamayacaksınız. Fakat bu herkese güvence sunuyor. Karamsar dünyamızda bu bile bir nimet sayılır’’.
UBI, ütopik bir konsept gibi görünebilir. Yaratılan modeller şuan için tartışılma aşamasında ve dijitalleşmenin hızı öngörülemediği için geleceği hazır olmadığı üzerinde herkes hemfikir. Eğer iş imkânlarındaki düşüş gerçekleşirse, sadece çalışma ve harcamaları vergilendirmek yeterli olmayacaktır – çünkü UBI’yı finanse edecek oranda gelir kazanılmayacak. Bu nedenle başka çözümler bulmalıyız: Otomasyondan edilen kâr da sosyal harcamalara eklenmeli.
Ayrıca iş piyasası da tamamen kuralsız olmalı. İş tazminatı ve asgari ücret gibi kavramların ortadan kaldırılması gerekiyor. Üzerinde en çok tartışılan modelde, programı tamamen kâr ortakları finanse ediyor. Adını Almanya’da popüler dm-marketi Götz Werner’den alan Wernel modelinde katma değer vergisi %50 artıyor. Şirketler vergi ve sosyal katkılardan kurtulacağı için, dengeyi kurmak adına ürün fiyatları da düşecek. Warner modeli emekten çok harcamayı vergilendirme yoluna giderken, diğer modeller iş vergilerini arttırmayı tercih ediyor. Her iki senaryoda da: ekonomi sosyal vergilerden kurtulurken, toplum herkese temel ücrete ödeme yapacak.
Eleştirmenler UBI modellerini neo-libarel projeler olarak adlandırıyorlar. Destekleyenler ise bürokratik harcamalardan kurtulunacağı için UBI’ye milyarlarca Euro’nun aktarılabileceği kanaatinde. Dahası insanları fişleyici ve dejenere edici sosyal sınıflama da son bulacak ve UBI sayesinde insanların üzerindeki stres de azalacak.
Şirketler de ödemek zorunda
Avrupa Parlamentosu Hukuki İşler Komitesi ise robotların vergilendirilmesinden yana bir tutum sergiliyor. Komite, AB Komisyonuna robot ve yapay zekayı vergilendirebilmenin önünü açacak bir yasa tasarısı sundu bile. Dahası ‘’genel bir temel gelir üzerinde tartışılması gerekli ve üye tüm hükümetlerin bunu gerçekleştirmesini talep etmekteyiz (Hukuki İşler Komitesi)’’.
İşin aslı robotları vergilendirmek bir yana, komite ve üye ülkeler halen teknoloji şirketlerini gelir vergisine dahi dâhil edemediler. Apple hakkında sürdürülen tartışma oldukça popüler. Dünyadaki en büyük anonim şirketi, İrlanda deniz aşırı ofisinde ülke vergisinin sadece %0.005’ine katkı sağladı. Buna ek AB 13 milyar dolar talep ediyor ki bundan İrlanda ve Apple’ın hoşnut olduğunu söyleyemeyiz.
Apple ve özellikle Google grubu Alphabet, UBI’nın fanatik destekçileri arasında, çünkü bu hep kendi iş planlarına oldukça uyuyor. Eğer gruplar kârlarını kârın olduğu ülkelerde vergilendirirlerse, UBI finanse edilebilir. Fakat burada bir problem var: Eğer bakan Schäuble, kısıtlayıcı AB tavrını onaylamazsa, ihracatçı büyük Alman şirketleri kârlarını Çin gibi deniz aşırı ülkelerde vergilendirmek zorunda kalacak. Robotları vergilendirmek içinse vergi kaçakçılığını önlemek adına uluslararası bir anlaşma imzalanması şart ki bu bile UBI’den bir adım uzaklaşılması anlamına geliyor.